Skip to content

Yıldızları Kovalamak – Astro Fotoğrafçılığın ve Timelapse Sürecinin Hikayesi



Yıldızları Kovalamak


    Karantina günlerinde güzel geleceğini düşündüğüm uzunca bir konuyla karşınızdayım. 

    Fotoğrafçılık dalları arasında en zahmetlisi ama bir o kadar da eğlenecelisi astro fotoğrafçılıktır belki de. Bazen tek bir kare için uzun yollar gitmeniz, saatlerce beklemeniz ve o tek kareyi oluşturmak için onlarca belki de yüzlerce farklı kare çekmeniz gerekebilir. Bunun yanında oldukça pahalıdır da. Hem ekipman hem de lojistik olarak, normal fotoğrafçılığa göre kişiye daha fazla fatura çıkartabilir. Sizden milyonlarca kilometlre uzaktaki devasa yıldızların toplu iğne başı gibi görünen ışıklarını yakalamak için ciddi anlamda iyi ışık alan, keskin, diyafram değeri düşük bir lens gerekiyor, ki bu tür lensler ciddi anlamda pahalı oluyor. Bunun yanında doğru ayarları bulmak, doğru açıda çekmek de büyük bir zorluk getiriyor. Üstelik çektiğiniz ortamla da son derece bağımlı bir aktivite. En küçük ışık kirliliğinde ya da nem artışında fotoğrafınızı mahvedebilirsiniz.



    Kısaca limitlerde bir fotoğraf dalı. Her konuda limiti zorlayan ve başarı oranı ciddi anlamda düşük bir dal. Bazen onca uğraşınıza, emeğinize rağmen eli boş dönebilirsiniz de.

    Astro fotoğrafçılığın kendi içinde bir çok dalı var. Ultra Geniş Açı lenslerle gökyüzünü tarayıp uçsuz bucaksız evreni fotoğraflayabileceğiniz gibi, “Star Tracker” diye adlandırılan güdümlü yıldız izleyiciler yardımıyla telefoto lensinizi kullanıp galaksileri, nebulaları veya yıldız kümelerinin yüksek çözünürlükte fotoğraflarını elde edebilirsiniz.

    Ama en çok yapılanları ve (görece) daha ekonomik olanları Samanyolu’nu fotoğraflamak veya kutup yıldızına odaklanıp yıldız izleri oluşturmak.

    Bu yazımda da, geçtiğimiz yaz başımdan geçenleri ve deneyimlerimi anlatacağım. 

    Yıldız fotoğraflamaya başlamadan önce yapılması gerekn ilk iş, ekipmana göre saha çalışmasıdır. Samanyolu’nu çekecekseniz Sagittarius A ve Sagittarius B cisimlerine, kutup yıldızını çekecekseniz Ursa Minor yani Küçük Ayı takım yıldızına yüzünüzü dönmelisiniz. Sagittarius cisimcikleri, Samanyolu’un kalbinde yer alan ve çok yüksek derece ısı, ışık ve dalga yayımı yapan cisimler. Sagittarius A’nın süper kütleli karedelik olabileceği düşünülmektedir.

Polaris ve Yıldız İzi

    Önce Polaris’i bulalım. İlk başta pusula yardımıyla kuzeye bakıyoruz. Ardından Yıldız takip uygulamamızı da kullanarak (Ben Star Tracker kullandım) Ursa Minor’un olası yerini saptıyoruz ve deneme çekimi yapıyoruz.

    Mesela bu fotoğraf, Ursa Minor’e bakarken çektiklerimden biri. Şansıma kareye kayan bir yıldız da girmiş. Mavi ile işaretlediğim ise Ursa Minor’un ta kendisi:

ursa-minor-polaris-jpg.549972



    Ursa Minor’un kuyruğundaki yıldız ise Polaris, yani kutup yıldız. Yıldızı ya da takımı tam hassasiyette bulmamıza gerek yok, zira ultra geniş açı ile gökyüzünü tarayacağız. Bu nedenle önemli olan Polaris’i kadrajın ortasında bir yere getirmek:

ursa-minor-polaris-zoom-jpg.549974



    Bundan sonrası ise tamamen teknik. Kameramızı ayarladıktan ve tripodumuzu sağlama aldıktan sonra kameramızda pozlama, diyafram – ISO – Enstantane ayarlarını yapıyoruz, 15 saniye pozlama ve 30 saniye interval girdikten sonra kameramızı çalıştırıyoruz. Burada en dikkat edilmesi gerek şey yıldızların nettliğini kaybetmeden bütün parlaklığını almak. Bunun için de pozlama süresi büyük önem arz ediyor. Odağınızı küçülttükçe yani geniş açıya doğru gittikçe daha uzun süre pozlama yapabilirsiniz. Bu da daha fazla ışık demek. Ama crop sensörlü bir makine kullanıyorsanız, uzun çekimlerde sensör ısınabilir dolayısıyla da fotoğrafta kırmızı harelenmeler oluşabilir. 15 saniye çekim ve 15 saniye dinlenme yeterlidir.

    Tabii çekim esnasında kendinize de dikkat etmeniz lazım. Gecenin bir vakti bilmediğiniz bir yerde yanlız olmak pek güvenli olmaz. Özellikle de yaban alanlarda. Bu nedenle yanınıza gerekli teçhizatları almanız gerek. Ayrıca 4 saate yakın çekim olacağı için koltuk da şart. 

    Onca uğraş sonucu fotoğrafları çektik ve artık elimizde onlarca gökyüzü fotoğrafı var. Geriye bunları işlemek kaldı.

    Öncelikle her fotoğraf dosyasına aynı ayarı uygulamamız lazım. Bu iş için biçilmiş kaftan ise Lightrom. Fotoğrafları RAW olarak çektiğimizi de varsayarsak, en iyi seçenek Lightroom.

    Lightroom’da fotoğraflara ışık, beyaz dengesi, kromatik bozulma, distorsiyon düzeltmesi, keskinlik ve parazit kaldırma gibi işlemler sonucunda jpeg fotoğrafları elde ediyoruz. Artık bunları istiflemek kaldı.

    Yıldız izleri, temelinde yıldız noktalarının birleşmesi sonucu oluşan çizgilere dayanır. Dünya, Kutup Yıldızına odaklı döner, dolayısıyla Kutup Yıldızı’nın gökyüzündekiş yer değiştirmesi yok denecek kadar azdır. Etrafındaki yıldaz ise dünyanın hareketi sonucu Kutup Yıldızının etrafında dönüyormuş gibi görünür. Yani temelde yıldızlar kendileri resim çizer. 

    Sequator veya StartStax uygulamalarıyla fotoğraflarımızı istifliyoruz. Photoshop’ta da yapılabilir ama ben, comet moduyla timealapse de yapacağım için StarStax’ı seçtim.

    Ve final dosyası işte böyle:

5-jpg.549995



    Ortada gördüğümüz küçük nokta, az önce beraber bulduğumuz Polaris. Çizgilerden bazıları uçak izleri, bazıları ise gerçek yıldız kayması izleri. Bu fotoğraf nispeten az dosyadan oluşuyor, 120 kadar dosya var.

    400 kadar dosya ile yaptığınızda ise sonuçlar böyle oluyor:

400-jpg.549996



    Tabii en güzeli, bu görüntünün önüne bir obje yerleştirebilmek. Ama bu, Türkiye’de cidden zor zira çekilecek çok yer yok ve ciddi anlamda zahmetli ve pahalı olabiliyor ulaşım. Ama tabii bu işin hastaları ya da tutkunları için pek bir önemi yok bunların. 

    Bunlar da yine başka çekimlerim:

1-jpg.550000



2-jpg.550001



3-jpg.550002



6-jpg.550003




Sagittarius A ve Galaksinin Kalbi

    Yıldız izleri gibi, Samanyolu Galaksisi’ni çekmek de benzer aşamalarla gerçekleşiyor. Bulmak daha kolay, zira Samanyolu’nun izi kapkaranlık bir gecede çıplak gözle rahatça seçilebiliyor. Ama doğru noktayı yakalamak zor, hele ki Türkiyede.

    Samanyolu’nun kalbini fotoğraflamak için Türkiye’deki en ideal dönem yaz dönemi. Dolunaysız ve nemsiz bir gecede, saat 10’dan 11’e kadar güzel fotoğraflar çekmek mümkün. Tabii bizim ve Kuzey Yarımküre’de bulunanlar bir şanssızlığı şu, galaksinin parlak olan kısmı, genelde ufka yakın seyrediyor. Dolayısıyla parlak kısmı yakalamak hem zor hem de gözlem süresi kısa sürdüğü için hata yapmaya şansınız yok.

erdek2-jpg.550005



    Bunlar da 50mm f1.8 ile çektiğim kareler. 1.8 diyaframın avantajları çok fazla, çoğu görünmeyen yıldızı kadraja alabiliyor, ama kadraj dar.

galaxy-stacked-full-jpg.550015



galaxy-stacked-non-merge-jpg.550016



galaxy-stacked-jpg.550017



    Tabii bu çalışmaların bir bedeli de var. En nihayetinde, bu fotoğraflar birer timelapse oluşturacak. Dolayısıyla fazlaca detay içermeliler. Ve bu nedenle çok fazla yer kaplıyorlar:

dsdsdsd-png.550019



Tüm bunların sonunda ortaya çıkan Timelapse ise bu şekilde:


    Evet, deneyimlerim böyleydi. Zahmetli ve yorucu ama cidden keyifli bir iş, astro fotoğrafçılık.  Yıldızlarla dolu bir gökyüzüyle bir gece geçirmek bile ürpertici bir duygu. 


    İnsanın küçüklüğünü ve önemsizliğini hatırlatıyor. 
    
    Peki insanı, büyük ve önemli yapan ne?

İbrahim Cahit Özdemir
Mayıs 2020

 

Published inUncategorized