Skip to content

Uzay araçlarında sert iniş kavramı nedir?

Full_Moon_Luc_Viatour.jpg


”Sert İniş” meselesini, geçtiğimiz günlerde açıklanan Uzay Programı ile alakalı konular içinde açıklamak istemedim. Zira proje daha yeni ve yeni bir proje üzerine bu kadar detaylı konuşmak doğru değil. Hem de Sert İniş, birçok uzay ajansının başlangıç noktasını oluşturuyor. Dolayısıyla TUA’dan bağımsız ama ona da değinen bir konu açmanın, faydalı olacağını düşündüm.

Bu tür uzay görevlerini kabaca şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Flyby (Bir gezegenin yakınından geçme)
  • Orbiter (Yakınından geçme esnasında, Delta-V düşürerek gezegenin yörüngesine girme)
  • Impactor (Yörüngesine girilen gezegenin, atmosferine girerek, yüzeye ulaşmak)
  • Lander (Sağlam bir şekilde gezegenin yüzeyine iniş yapmak)


Uzay bilimi deyince ya da Uzay aracı deyince, genellikle aklımıza roketler gelir. Evet, roketler Uzay araştırmalarının fil ayaklarından birisidir. Ancak hummalı bir çalışmanın ve bilgi birikiminin sonucudur. Uzay araştırmalarında aktif olarak rol alabilmek için, roketten fazlası gerekir.

Uzay araştırmaları noktasında önemli etmenlerden bir diğeri, yer hizmetleri ve yer tesisleridir. Yukarıda yani Uzayda başarılı olduğunuz kadar, yerde yani iletişim, lojistik ve AR-GE gibi konularda da başarılı olmalısınız. Uzaya giden bir araç için iletişim çok önemlidir. İletişimin hızı kadar kesilmemesi ya da periyodik olarak kesilecekse bile, uzay aracıyla iletişim kurulan sürede gerekli bilgilerin alınması ve gönderilmeleri kritiktir.

Bu nedenle uzun soluklu uzay projelerine ya da uzay görevlerine başlamadan önce, yerdeki bütünlüğü sağlamak, projenin devamlılığı için çok önemlidir. Sizin iletişim kabiliyetleriniz, teknoloji üretme kabiliyetleriniz, roket ve uzay aracı üzerindeki kontrolün sağlıklı bir şekilde sağlanması önemlidir.

Uzay, simülasyonların pek fazla işe yaramadığı ender yerlerden birisidir. Bırakılan küçücük hata paylarına rağmen, işler beklenenden farklı gidebilir ve ideal bir projede, tüm bu farklılıklara rağmen görevin başarıyla tamamlanması beklenir. Sert iniş ise tam olarak burada karşımıza çıkıyor. Özellikle 60’yılların başından itibaren, ABD ve Sovyetler Ay’a birçok sonda göndermişlerdir. Aslında gönderilen sondaların birçoğu basit telemetri göndermekten ve çok çok düşük çözünürlüklü fotoğraflar göndermekten başka bir şey yapmıyordu. Ancak önemliydiler, zira sistemi test ediyorlardı.

Sert inişler tarihi

Öncesinde de bahsettiğim gibi, özellikle 60’ların başından itibaren iki rakip devlet, Ay’a öyle ya da böyle ilk sondayı göndermek için canla başla çalışıyordu. Ay’a ulaşması için ilk roket, ABD tarafından 1958 senesinde fırlatıldı. Pioneer 0 ismi verilen sonda ve onu taşıyan roket, fırlatmadan birkaç dakika sonra patladı. ABD o sıralarda, balistik füzelerde sıkça kullandığı Thor füzelerini, uzay araştırmaları için de kullanmaya başlamıştı. Thor ile gönderdikleri her roket, yörüngeye bile ulaşamadan inflak ediyordu.

Ruslar da aynı sene içinde Luna 1 uzay sondasını fırlattılar, ancak yine bir başarısılık söz konusuydu. İki tarafta başarısız 10 deneme yaptıktan sonra, nihayet 1959 senesinde Sovyet yapımı Luna 2 sondası, Ay yüzeyine sert iniş yaptı.

Ay‘a gidişin erken safhalarında yaşanan bu durum, o dönemde ABD ve Soyvetler arasındaki roket teknolojilerinin farklarını da ortaya koymuştu. Sovyetlerin roket teknolojileri, özellikle de motor tarafındaki üstünlükleri, ABD’ye göre daha önce başarılı olmalarını sağlamıştı.

ABD, 1958’de ilk denemeyi yapan taraf olsa da, Ay’a başarılı bir iniş yapmaları tam 6 sene tutmuş ve 12 göreve mal olmuştu. 1964 yılında Atlas Agena ile fırlatılan Ranger 7 sondası, Ay’a başarılı bir şekilde sert iniş yapmayı başarmıştı. Atlas roketi de, Thor gibi balistik füzeleri taşıması için tasarlanmıştı.

Görüldüğü üzere, Ay’a ulaşmak için iki tarafında ciddi anlamda atılımlar yapması gerekmişti. ABD, Thor’u kullandığı sıralarda ilk kademedeki ana motorlarda sorunlar yaşıyordu. Turbopump tarzı motorlara yeni yeni geçen ABD, bu alanda ciddi sıkıntılar yaşıyordu ve motor arızaları nedeniyle görevler bir bir başarısız oluyordu. Sonrasında Atlas ailesine geçildi ancak bu sefer de, sonda için gerekli Delta-V’nin, tek bir roket kademesi tarafından verilemeyeceği görüldü. Bunun üzerine Agena 2. kademe modülü geliştirildi. Bu modül sayesinde, sondalar Dünya yörüngesinin dışındaki yörüngelere gönderilebiliyordu. Aynı şekilde Sovyetler de Luna roketlerine evrim geçirttirmek zorunda kalmıştı.

Kısaca özetlemek gerekirse, sert inişin söz konusu olduğunda sonucun değil sürecin önemli olduğu görmekteyiz.

Türkiye ve Sert İniş planı

Bildiğiniz gibi Türkiye’de benzer bir plan açıkladı. Burada özellikle vurgulanan bir nokta vardı, “Milli Hibrit Uzay Motoru”. Günümüzde SpaceX, Electron, Ariane gibi firmalar sayesinde özel şirketler ya da bizim gibi roket altyapısı yeterli olmayan ülkeler, kendi geliştirdikleri uyduları uzaya, başka gezegenlere gönderebiliyorlar. Burada fırlatma işi, roketi üreten firmaya kalsa da, özellikle Dünya dışı yörüngelerde gerekli Delta-V farkını verecek itki sistemi, uyduyu geliştiren taraf tarafından sağlanabiliyor.

Published inUncategorized